6 Ekim 2013 Pazar

Gregor Samsa geldi sonra kızın aklına birden. Acıdı bir kez daha. Yazık, dedi. 
İçinden.
Sonra bir de kendini düşündü. 
Hayır hayır, daha o kadar değildi. O kadar da değildi.
Kötü örnek bulmada üstüne yoktu kızın, ama bazen işe yarardı bu örnekler.
Karşılaştırırdı çünkü kendini onlarla, biraz olsun rahatlardı.
Belki roman kahramanları olmamalıydı bunlar. Ama o kız zaten dünyadan ziyade kafasının içinde yaşayan bir kızdı. Belli etmezdi. Belli edilmezdi.
Zaten kimse de anlamazdı. Anlayamazlardı.
İç dünyası içte kalmalıydı.
Bir de yazılarda bırakırdı işte dünyasının birazını, 
Sözde kalmazdı zaten, bari yazıda kalsındı.
Kalmıştı da epey.

Dönüşmüş müyüm diye düşündü eski yazdıklarına bakarak. Henüz değildi. Öz aynıydı. İçerik, üslup farklılaşmıştı biraz ama aynı kalan bir şeyler vardı somut olarak göremese de. Hissediyordu.

Ya dönüşmüş olarak uyanırsam bir sabah, diye düşünmeye devam etti sonra. Bay Samsa'yı düşündü, yaşadıklarını.
O kadar da değil, diye yineledi tekrardan.
Nerden aklıma geldi ki diyerek yokladı gününü.
Devam etti.

Şanslıydı kız.
Küçük ayrıntıları yakalıyordu gün içinde, mutlu oluyordu yakaladıklarıyla.
Aslında aynı çatı altında ne çok sevdiğini, sevildiğini biliyor, görebiliyordu. Belli etmiyordu. Hiç etmezdi, etmemişti.

Neyse ya, diyerek bağladı. 
Sinir atmak için yazmak istemişti nerden girip, nereye geldim böyle, diye düşündü.
Siniri biraz olsun geçmiş gibiydi. 
Saman alevi değildi bu seferki, arada olurdu öyle. Kendi yöntemleriyle köreltirdi işte.

Biraz karanlık, biraz müzik, biraz da yazmak yeterdi ona.
Yetti.

Ah Gregor, dedi. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder