30 Ekim 2013 Çarşamba

Başkalaşma

Kelimelere takılırdım bir ara, hem de çok. Derdimdi kelimeler, bazı zamanlarda dermanım.
Uzun süre kelimeler dedim. Kelimeler, kelimeler, kelimeler...
Belki de seneler sürdü kelimelere karşı pişmanlığım, can sıktı. Epey.
Sonra her şey aniden başkalaştı. 
Kelimeler dert değildi artık bana, hiç değildi hem de. Çoğu zaman umrum bile değildi hatta.

Cümlelere bakmaya başladım sonra da. Öyle çok uzun cümleler de değil, kısa ama anlamlı olanlarına, içinde dünya barındıranlarına kafa yormaya başladım.
Güzellerdi, sevdim onları. Lakin sürmedi kelimeler kadar etkisi, çabuk geçti. Çünkü artık cümle değil cümleler istedim, çok olsunlar, uzasınlar, içinde evren barındırsınlar istedim.
Derinliğinde bir süre bocalamak istedim, çıkmaya çabalamak.
Biraz delice oldu bu. Ama öncekiler de çok akıllıca değildi zaten.
Sonra baktım ki cümlelerin sonu yok, asla olmayacak.  
Ama özelliği var, sadece benim sezebildiğim özellikleri.
Ve cümlelerim var, benim olan, bana ait cümleler.
Kafamda dönüp durur hatta bazıları, bazılarını derinleştirir bazılarına anlam yüklerim kendimce.
Durmaz cümlelerim.
Durmasınlar isterim.

Azad ederim sonra ben bazılarını. Artık hakları, derim.
Ama bazıları var ki azad olmak istemez. İsteyemez.
Onları hapsederim bir yerlere. Bir çekmeceye mesela, koyarım hepsini, kitlerim sonra ve atarım denize anahtarını. Ya da yutarım.
O cümlelerin kaderidir bu... Üzülürüm.

Ve kızarım ben sonra.
Ne hakkın var cümlelere bunu yapmaya, diye.
Lakin, anlamsız.
Zamanını beklerim. Bilmediğim bir zamanı. Asla da bilmeyeceğim bir zamanı.
Ve olur da , diye düşünürüm.
Olur da,
Olursa.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder