30 Eylül 2013 Pazartesi

Bazı pazar günleri var ki güzeldir. Toprağa dokunursun biraz negatif enerji aldığına inanıyorsan, güz'e kalmış asma üzümlerinin varlığından haberdar olur, ama yemezsin aceleci davranmayıp, izlersin pazar bitmesin diye koşuşturan aileni, ne minnet borçlu olduğunu hatırlarsın. 
Üzülürsün bir ara sebepsiz yere ama mutlu da olursun sonra çok. Kalabalıktır çünkü pazarları. Özlediysen hele kalabalığı, sen de bitmesin istersin, çocuklar hep konuşsun, çay hiç bitmesin, balkon oturmaların ılık esmelerle şenlensin...
Ama pazar'lar da biter. Diğer bitenler gibi. Akşamın ilerleyen saatlerinden itibaren sessizliğe gömülürsün tekrardan. Bilgisayarın, kitapların bile seni boğar.
Sessizlik çok daha ağır gelmeye başlar. İç geçirirsin. 'Yolda olsaydım keşke' diye. Hep sevmişsindir çünkü yolları, gitmeleri sevmişsindir. 
Fazla hayal kurduğunu fark edip kendine gelirsin ve biraz daha okursun ne bulursan. Ama bünye sinyal vermeye başlamıştır artık,yeteeeer, der.
Ama toprak? temiz hava? pozitif enerji? 
Evren? dersin.
...
Sadece sessizlik.

Sonra o şarkı sözleri dolar kafana;

''O zaman hemen git radyoyu aç bir şarkı tut
Ya da bir kitap oku mutlaka iyi geliyor.''


Deneyelim,dersin. Denersin. 
İyi gelmez.
Iıı-ıh.

Yine bilindik ve kesin çözüm olan yolu denemeye karar verirsin.
Bir film izlemeliyim, dersin.
Muhakkak ödüllü olmadı, ve gece sakinliğine-sessizliğine uygun.
Bulursun, o dolmaya devam ederken belki de bir kaç satır karalarsın, film öncesi kafayı toplamak çok uyuklamamak için.


Umutluyum senden, umutlu olmakta fayda vardır hep.
Vardır vardır.

Pazar: Bir Ticaret Masalı
The Market: A Tale of Trade




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder