4 Eylül 2013 Çarşamba

Koşturmaca.

Ne çok koşuyoruz hayatta. Onlardan olmasam bile herkes neden koşuyor? Nereye koşuyor?
Ortalama 60 sene diyorum ya,
Kaza, bela, musibet, hastalık olmazsa o da. 
Ve çevremdekilerin çoğu yolun ya yarısında ya son çeyreğinde. 
Sarsmak istiyorum herkesi, kendilerine getirmek.
Ama faydasız, koşmaya konsantre olmuş millet.
Koşuyorlar, hem de deli gibi koşuyorlar. 
Korkuyorum koşmalarından, acelelerinden.
Bakıyorum sonra hepsine, yılların yorgunluğu birikmiş gözlerinde. Koşmana sebep yok, dinlen, diyorum.
Sesimi duyuramıyorum.
Öyle anlarım var benim, bağırdığım halde sesimi duyuramadığım, derdimi anlatamadığım.

Belki bende bazen koşuyorum, ama çoğu zaman değil. Biliyorum ben kendimi, koşmayı sevmediğimi. Acelem olmuyor, olsa bile ciddi anlamda bir acele olmuyor belki de bu.
Otobüsüm kaçıcaksa kaçıyor, nasılsa yenisi gelecek diyorum.
Pişman oluyorum sonra koşmadığıma ama geçiyor pişmanlıklarım da. 
Koşmalı mıyım? diye soruyorum sonra sürekli. Dinginliğim yetmedi mi.?
Sonra bakıyorum ki benim koşacak bir yerim yokki, sebebim de yok. 
Bir zamanlar belki vardı, ama şimdi yok. 
O yüzden koşmuyorum.
Ve korkuyorum. 
Bunca koşuşturan insan,
Bitecek bir gün koşturmaya sebep neyse, tamamen bitecek. Belki de sen koştururken gerçekleşecek bu. Birden, aniden.
Koştururken yanından geçip gittiklerin, yaşayamadıkların, hızdan göremediklerin, aceleden umursamadıkların kalacak geriye.
Olanlar olduktan sonra umrunda olmayacak belki bunlar ama geride kalanlar?

O yüzden koşarken bir durup soluklanmalı insan, biraz sohbet etmeli, sevmeli,
Kızmalı belki olan bitene, öfkelenmeli.
Bir bardak soğuk bişeyler içmeli harareti alması için, ya da bir fincan demli çay yorgunluk giderici..
Sonra isterse tekrardan koşmalı.
Ama artık birşeylerin farkına vararak yapmalı bunu. 
Kendine önemsemeli ademoğlu. Ve dünyasını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder