13 Eylül 2013 Cuma

Fesüphanallah

Evet, ben yazmayı çok sevdim efendim. Bir de okutmayı, okumayı. 
İlk önce yazmayı sevdim ama, bir şeyler çizmeyle başladı okul öncesinde, sonra anlam kazandı çiziklerim. 
Daha sonraları okutmalara başladım okumaya değil. Ne bulursam okuttum birilerine. Anneme masallar, dedeme haberler okuttum. Hayran oldum sonra onlara, okumalarına.
Günün birinde ben de okuyacaktım, hayran bırakacaktım birilerini. Belki de gururlandıracaktım çabucak okuyarak, o kırmızı kurdelaları ilk takanlardan olacaktım. Yanılmamıştım o zamanlarda da hislerimde. Bazı hislerimde yanılmazdım. Sevıdim okutmayı ve ne çok okumayı.

Daha sonraları Hababam Sınıfı'nı sevdim ben, Mahmut Hoca'yı, hınzır öğrencilerini.
Mahmut Hoca'nın kazık kadar adamlara bir şeyler kazandırabilme çabasını.. Ben yine hayran olmuştum. Bazen o aptal kutusundaki karakterlere hayran olur(d)um.
'Okul her yerdir' demişti bir filminde hoca. Yaşamayı, mücadele etmeyi öğrendiğin her yer..

Hatırlatayım efendim:


Tekrar tekrar izledim o filmleri, replikleri ezbere aldım. Hayranlığımı sürdürdüm. Sonra peşi sıra gelişim dönemlerime uygun olarak diğer okul-sınıf-öğretmen-öğrenci konulu filmleri, dizileri sevdim. Onları anlatan kitapları okudum hep.
Büyüyünce ne olacaksın sorusuna cevabım hazırdı artık: 'Öğretmen' derdim düşünmeden. Senelerce demeye devam ettim. 
Ve evet, sonunda oldum.(teoride)
İzliyorum o filmleri hala, aynı hayranlıkla. 
Ama bir şeyler eksik. 
Uygulama. Mesleğimi yaşama. Yaşatma.
Eksik bıraktırıyor sistem. Sürekli değiştiriyor, daha da zorlaştırıyor herşeyi. 'Bekle' diyor 3 sene, 5 sene ya da 10 sene.
İşimiz beklemek.
Bekleyelim o vakit. Bekleriz. Biraz daha.

Beklerken gülebilmem için bu da.
Bize de bir gün kader güler, güler inşallah. :)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder