1 Mart 2014 Cumartesi

Bir his

...
Giden, herhangi biri olabilir.
Bir sevdicek, bir kardeş, bir dost... Hepsinin hissettirdiği özünde aynıdır.
Berbat bir kalmışlık hissi. Hem de böyle tam ortada, dımdızlak, salak gibi bir kalmışlık hissi.
Bu his yoğun alışmışlıktan olabilir, veyahut bambaşka diğer hislerden...

Onun hissettiği kalmışlık hissi bir gitmenin nihayeti değil,bir çok gitmenin, gitmelere benzettiği duyguların birleşimiydi. Tarifi zordu, kendi kendine açıklamaya çalışırken bile ruhu sıkılıyordu. Sımsıkı. Nefes aldırmıyordu.
Kalmıştı sadece, öylece.
Gitmelerini düşünürdü öyle zamanlarda, geride bıraktıklarını...
O kalanlar böyle mi hissetmişti o zamanlarda?
Muhtemelen hayır.
Ona göre kimse bu denli boş bir kalmışlık hissedemezdi. Bencilceydi belki ama öyleydi de aynı zamanda, kafasında en tastiklediklerindendi bu sorunun cevabı.

İyi mi kötü mü henüz kestiremediği ise kalabalıklar içerisinde böylesine kalmasıydı. Çözemiyordu. İyiyse ne kadar iyiydi, kötüyse bunun neresi kötüydü.
Kalmışlık başlı başına bir zehirken kalabalıkta ya da yapayalnız kalmak fark eder miydi?
Grilik örtüyordu tüm sorularını.
Böyle günlerde kendine böylesine sorular sormamalıydı belki de. 
Kalmışsa yine, kalmanın hakkını vermeliydi.
Ama ilk iş olarak nasıl verildiğini çözmeliydi.
Bazı sorularının çözüm çabasının kocaman bir yorgunluk olduğunu bile bile yapmalıydı bunu.
Kalanların zamanı boldu...

http://www.youtube.com/watch?v=opi4V7ytnas


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder