3 Mart 2014 Pazartesi

Belli belirsiz

...
Herkese acelesinin ne olduğunu sorardı. Nereye koştuklarını bir de.
Kendinin farkında değildi herhalde. Onun da bir acelesi var gibiydi. Bir yere koşmuyordu belki ama acele ediyordu genel anlamda. Es geçiyor belki de pas diyordu çoğu şeye.
Neden suskunluk oyunu oynuyordu mesela? Neden somurtuyordu ölümüne? O ağzını neden açmıyor, kafasını neden kaldırmıyordu?
Bu soruları hep başkalarına sormuş, cevap alamamıştı çoğu zaman. Aldığı cevaplardan da tatmin olmazdı zaten.
Herkese kızarken böyle böyle, kendini koymuştu bir köşeye. En ağır cezayı kendine saklıyordu belki de. Bilmiyordu kendiyle henüz ne yapacağını.
İzliyordu çevresini, en çok da kendisini.
Dipteydi, acele ediyordu çıkmaya.
Korkuyordu, çok korkuyordu. Acelesinin sonucunda daha dibe batabilirdi.
İhtimaller...
Ve kaygıları.

Evet, koşmuyordu ama gizli bir acelesi vardı herkesten sakladığı ve kendine bile itiraf edemediği. 
Belirsizlik hastalığına yakalanmıştı, belki ondandı tüm halleri. Kendi canını en çok kendisi sıkıyor, bu yüzden nefret ediyordu kendinden.
Yine en iyisi koşan insanları izlemek, onlara acımaktı.
Kendisine de başkaları acırdı elbet.
Acıyorlardı muhakkak.
Belli etmiyorlardı.
İşin sırrı belli etmemekteydi esasen.
Özünde herkes sahtekar, yalancı, düzenbaz, sinirli, kızgın, öfkeli ve kötüydü...
Lakin belli etmiyorlardı. Belli etmiyorduk.

Acelemiz ise bizi sona daha da yaklaştıracaktı ve o sonda pişmanlık karşılarsa kişiyi muhakkak ki belli edecekti pişmanlık hallerini.
İntihar ya da infilak edecekti tüm hayalleri.
Vahimdi her son biraz.

Bizler ise biraz mutlu sonlar kurardık sadece gecelerde. 
İşte ondandı acelesi, diğerlerinin de koşuşturması.
Sadece o'ndan.
...
http://www.youtube.com/watch?v=OM23I69dsCI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder