11 Mart 2014 Salı

Ah çocuk! Ah...

Yorgun uyanılan günlerin tekrarı sanmıştı bu günü de. Öncelikli olarak kitaplarını mı açsa önüne yoksa haberlere mi baksa kararsızlığı yaşarken oyalandı bir süre, çok süre bir şey yapamadı. Uyku tatlıydı, çok tatlı. Belki de geri yatmalıydı. Ama yatmadı, haberleri okuyup uykusunu açmayı planlıyordu.
Öyle de oldu.
Uykusu öyle bir açılmıştı ki...
Ve beraberinde müthiş bir acı hissetti. Daha önce nadir rastladığı şekilden.
Çocuk ölmüştü. Kardeş ölmüştü. Berkin ölmüştü.
Öldürmüşlerdi.
...

Direncini kutlarken içten içe, aydan aya, her şeye rağmen 'uyanacak' derken uyanamamıştı, olmamıştı. Okudu tüm haberleri, öncesinde yapılan röportajları, blogları, twitleri okudu tekrar tekrar.
Hastane önünde yaşananları, Berkin'in annesinin feryatlarını okudu.
Okudukça acıdı, acıdıkça daha da arttı.
Nasıl oluyordu?
Nasıl nasıl nasıl?
...
Daha önce birbirini tanımayan belki de hiç tanımayacak olan insanlar ortak acıda birleşiyorlardı. 'Ortak acı' ne demekti? Ortak yaşanabilecek onca duygu varken o insanlar neden ortak bir acıyı yaşıyordu? Neden yaşıyorduk? Niçin?
Acı dolmuştuk, acı taşıyorduk. Acı taşıyordu ortalık.

Uyku sonrası gözlerinin şişliği inmemişti bu sabah, muhtemelen inmeyecekti de.
Tek başına acısını yaşayamadığından ve sinirden- öfkeden de çatladığından yazmak zorundaydı yine. Daha önce de yazmıştı Berkin'e, yine yazacaktı. 
Çocuklar çocuk kaldıkça bu coğrafyada yazılacaktı.
Büyümeyen çocuklar oldukça yazılacaktı.
Yazılanlar da kalacaktı işte kalanlarla birlikte.
Kalan onca iğrençlikle kalacak, kalan onca pislikle, kalan onca vicdanı yoksunla kalacaktı belki ama kalacaktı yazılanlar. 

Bu sabah kardeşi yaşında Berkin, kardeş Berkin, çocuk Berkin gitmişti.
Sonsuzluğa.
Geriye bu sabah uyananlarda büyük bir utanç bırakmıştı,
Ve acı, ve öfke, ve...
Ama gittiği o yerde gülüyordu muhakkak, ekmeklerini götürmüş gülüyordu...

Adalet ise, bu dünyaya ait değildi değil mi?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder