6 Mart 2014 Perşembe

Yine 'toz'

...
Bazı ihtiyaçları oluyordu insanoğlunun. Pek ala doğal ve tuhaf ihtiyaçları. 
Onun en tuhaf ihtiyacı, o an geldiğinde ağlayabilmeydi. Evet, zaman zaman şiddetle istiyordu bunu. Özellikle grip arifesinde, soğuk algınlığı yaşadığında, bademcikleri şiştiğinde en çok da migreni azdığında.
Ve buna fiziken bir ihtiyaç duymasının yanı sıra ruhen istemeleri de son senelerde artmıştı.
Ruhu ağlamak istiyordu azizim. Sık sık. Tuhaftı.
Belki yaş ile alakalıydı. Geçip giden zaman ile.
Ya da ne alakası vardı.
Zırvalıktı hepsi.
Hem zaten özünde 'ağlamak' olan bir insanın zamanla, yaşla çok da alakası olmaması gerekirdi. Olamazdı.
... 
 Annesi anlatırdı zaman zaman onun bebekliğini, aslında çoğu zaman anlatırdı bebekliğe ve çocukluğa dair anıları. Çok ağlamayan, kendi halinde bir bebek olduğunu uzun zamanlardan bu yana dile getirirdi bıkmadan usanmadan. Ağlama nedenlerinin oldukça naif nedenler olduğunu biliyordu, anlatılanlardan.
Bebekken ve çocukken sadece annesi ağlıyor diye ağlayan o minik, yolda üzgün bir at gördüğünde ağlayan bir yetişkine dönüşmüştü. Nedenleri kendine göre hala naifti. Esasen de saçmalığın dik alası.
Yaşamının her evresinde kendisine ağlayabilecek nedenler bulması takdire şayandı ama.
Ve dediği gibi, insan ağlayabilen bir canlıysa ağlamalıydı da. 
Bir filme, 
Bir şarkıya,
Bir mektuba,
Bir anıya,
Bir fotoğrafa bakarak pek ala ağlayabilirdi. Birden, aniden.
Sonrası derin bir huzurdu, bir süre sonra illaki bozulacak bir huzur. Ama değerdi.
İçte biriken, acıtan, sızlatan ne varsa gözyaşlarıyla dışarı atılıyor, kendini bunaltmaktan kaç bin ton olan kafa artık hafifliyordu. Kuş gibi.

Evet, ihtiyaçtı. Giderilmesi en kolay ihtiyaçlardan biriydi hem de 'o' söz konusu.

Ve esasen azizim, toz'daydı tüm mesele.
Göze kaçan o tozda.
Kaçması gereken o tozda,
Hep kaçacak olan o tozda.
Lazım olan o ...

http://www.youtube.com/watch?v=j5aPiHRJyP4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder