26 Şubat 2014 Çarşamba

Zemin

...
Ürperten ama üşütmeyen bir kış geçiriyordu. Üşümüyordu, üşümemişti bu sene. Sevmişti böylesini. Ilıklığı severdi. Sıcaklığı aslında.
Ve sakinliği severdi.
Dinginliği.
Bir kedi miskinliğini severdi en çok da ve kedi gözlerini.
İstediği bir ip yumağıydı sadece, ordan oraya yuvarlanmasını izleyeceği. Kedinin istediğiydi bu.
Kızın istediği de bir kedi.
Ve sakinlikti. Dinginlik.
Sonra da bir ses...
Ses önemliydi, güzel bir ses. Lakin güzel olmasa da olur, derdi çoğu zaman. Ama olsun isterdi. İster iyi ister kötü.
Zaten bir ses ne kadar kötü olabilirdi ki. Bazı seslerin kötü olma ihtimali yoktu onun gözünde.
Bazı şekiller asla kötü durmaz, kötü olmazdı bazı zeminlerde. Zemin başkaydı, çok başka.
O yüzden emin konuşabiliyordu. 
O zemin, diyordu. Her şey yapılabilir onunla.
Ve bir beyaz kağıtla da her şey yapılabilir, diyordu adam. O adam da haklıydı.
Yapılabilirdi.
Sözcükler dolusu, cümleler dolusu, sayfalar dolusu yazılabilirdi birisine.
Karşılıksız yazılırdı belki. 
Belki de aksi.
Bilemezdi ki.
Zaten bildikleri ne azdı bilmediklerinin yanında.
Olsun, diye teselli etti kendini. Hiç bilmemekten iyiydi halleri.
Bilebilmek içindi ya beklemeleri. Yoksa nasıl beklenirdi?

Gecenin sakinliği, sakin olan her şeyi hatırlatıyordu zihninde. Aslında hep orada bekletip sakladıkları gün yüzüne çıkıveriyordu işte. 
Zemin,
Geceye eşlik ediyordu.
Gözlerini yumduğunda yalnız kalmıyor, zemine şekil oluyordu. 
Düşlerinde birleştiriyor, tamamlıyordu dünyasını.
...

Sonra da, 
Merhaba.
http://www.youtube.com/watch?v=rk4OYJ83q3Q

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder