2 Ocak 2014 Perşembe

Çocuk gözler

Hikayesini bilmek istediği insanlar geldi aklına, sıraladı şöyle bir.
Çoklardı. En yakınından hiç tanımadıklarına kadar bir liste vardı hikayesini dinlemek istediği, onun için beklediği. Anlatsalardı saatler boyu, günler boyu dinleyebilirdi. Dinlemeyi severdi çünkü.
Ama soramazdı, diyemezdi hikayen ne? diye. Lakin anlatsınlar isterdi yine de.
Anlatsın herkes.
Bilmediği şeyler duymak hoşuna giderdi.
Mesela neydi onun hikayesi? 
Ya diğerinin?
Peki ya ötekinin?
Anlatılırdı belki bir gün tüm hikayeler. Ne muhteşem olurdu, diye düşündü. Anlatılan hikayeler, çaylar, uyku çok bastırırsa ağır kahveler. Sütsüz- şekersiz. Ama hikayeli saatler, sabah etmeler.
...
*
Kanalları hoplatırken eski Türk filmlerine rast geliyordu kadın. 'Bu dursun' diye ani çıkış yapıyordu adam, duruyordu kanal. İyiki duruyordu, seviyordu o da çünkü öyle eski filmleri. Eskiler hep başka sevilirdi. Anlatmaya başlıyordu sonra kadın: ' Biz Almanya'dayken bu filmlerin kasetlerini alır, haftasonları toplanır izlerdik üç-beş aile. Gülerdik, ağlardık izlediklerimize, hallerimize. Gurbetteydik, her şey bize acıklı gelirdi. Ne saçma şeylere ağlarmışız meğer...' diye sürdürürdü konuşmasını. Dinleyen olmasa bile anlatırdı hep o kadın. Üşenmez, yılmaz, anlatırdı. Dinlenildiğini bilirdi çünkü. Susmazdı o yüzden.
Onun hikayesini onlarca kez dinlemişti. Tekrarlıyordu zaman zaman ama aralarda hiç duymadıkları da çıkmıyor değildi. O zaman pür dikkat izlerdi kadını, dikerdi gözlerini gözlerine.
Gözler dolmaya başladığında da hikayeler bitsin, bir daha da açılmasın isterdi. Göz yaşartan hikayelerin zamanı değildi. Onların zamanı hiç olmasındı zaten.

Eskiler demişken şunu duydu derinlerde bir yerlerde.
Dinleyelim bakalım, dedi. İyi gelir belki.
Geldi.
...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder