9 Ocak 2014 Perşembe

Asma ağacı

''Rüyalar hayatın tesellisidir'' demişti izlediği dizideki. 
Öyleydi çoğu zaman, öyle olduğu zamanlarda seviyordu rüyaları da. Ama aksinin olduğu zamanlar da bol olurdu. Uyandığında derin bir 'oh!' çektiği...
*
Güne yorgun uyanmıştı derin bir uyku çekmesine rağmen. Yine uyanmak istediği saati tutturamamıştı. Sorun değildi.
Günlük monotonlukları yaptı, oturdu her günkü yerine. Bir şeyler anlatıyordu yaşlı kadın, dinliyor, zaman zaman kopuyordu mevzudan.
Gözleri birden asma ağaçlarına, döküldü dökülecek bir kaç tane yaprağa dalmıştı.
Rüyası geldi aniden aklına. Hatırlamaya da çalışmıyordu üstelik, asmalar hatırlatmıştı ona...
Dedesini görmüştü.
Gençlik hallerini, tıpkı çocukluğundaki halleriydi gördüğü. Nasıl gördüğünü hatırlamaya çalışıyordu, yordu epey kafasını.
Çocukluğunda hep yaptığı gibi yardım istiyordu yine dedesinden, dedesi bir zamanların en ve tek yardımcısıydı. Eski zamanların.
Gülüyorlardı rüyasında, hatırlıyordu düşündükçe.
Sorularıyla güldürüyordu dedesini eskilerde olduğu gibi. En sevdiği şeydi.
Mesela dedesiyle matematik çalışırlardı ilkokulun ilk senelerinde.
'Dede' derdi, ' Bir, bir daha kaç yapar?'
'İkiii.' derdi dedesi de. 'Peki iki, iki daha kaç yapar?'
'Dört' diye cevaplardı gülümseyerek. Ama durmaz devam ederdi sormaya, katlanarak sorar, dedesini yıldırırdı. 'Yeter ama kızım,aaa.' yla son bulurdu dedesinin çilesi.
Çok eğlenirdi bunu yaparken. Senelerce sürdürdü bu oyununu, çarpma işlemiyle bulduğu oyunlarla devam etti sonraki senelerde de.
Devam ettirdi oyunları zamanı bitene kadar...
*
Rüyasında da bir oyunun peşindeydi. Gülüyordu, dedesi de gülüyordu.
Sakin, huzurlu bir rüyaydı. 
Uzun zamandır görmediğin birisini gördüğündeki mutluluğu taşıyordu içinde.
İyi olmuştu rüyayı böyle birden hatırlaması.
Ama garipsemişti de aynı zamanda. 
Çünkü asma ağacını izlerken sanki bahçe kapısından dedesi girecekmiş gibi bir his duymuştu içinde.
Rüyasını hatırlamaya çalışırken hatırladı aslında gerçeği de.
Rüyasındaydı sadece. Orada görebilirdi işte artık onu, o da arada sırada.
Nasıl olmuştu da gerçekleri silivermiş, sonra da hatırlatmıştı o rüya. Allak bullaktı kafası.
Rüyayı hiç hatırlamamış olsaydı, kafasındaki o gerçeklikle kalacaktı bir süre. Kendine gelirdi elbet sonunda ama rüyayla, bu şekilde olması tuhaf olmuştu.
Gün boyu gözünün önünde, aklında kaldı yaşlı adamın suratı.
...
*
Anıları yine rüyaları olmuştu işte. Olan biten buydu.
Mütemadiyen böyle olurdu. 

He, birde, hayatın tesellisi demişlerdi değil mi rüyalar için?
Evet, bazen gerçekten de öyle olurdu.
Hayatın tesellisinin oynandığı rüyaları başka severdi.
...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder