21 Kasım 2013 Perşembe

Ulan Zeus

Kız tam da ' Kasım ılıklığı' diyordu kendi kendine. Ne güzel, hem de bu saatte. Üstelik nerdeyse Aralık arifesinde.
Güzeldi gece,
Dinliyordu sessizliğini,
Hissediyordu teninde,
Okşuyordu o çok sevdiği rüzgar. Ilık ılık.
Huzur doldurdu içine, balkonunda hayatı bulmuştu yine. Her zaman bulduğu gibi.
Kırmızı bulutları düşündü, yağmur getireceklerdi, ılıklık da aslında bu yüzdendi.
Bekledi bir süre, yağmadı. 
Belki de Zeus efendi bugün havasında değildi.
Bekledi biraz daha.
Durdu azcık.
Sonra yine o adamın sesini özlediğini fark etti, açtı şarkı listesini. Tam da Zerdaliler çalarken başladı yağmur sesi.
Mutlu oldu. Bu atmosfer hoşuna gitti. Birden.
Aslında yağmura mutlu olmazdı kız, öyle yağmur delisi değildi, hiç olmamıştı. Hatta lanet ettiği günler daha fazlaydı.
Ama bugün bunlara bir sebep göremedi.
Çok ıslanan olmaz, saat geç, iyi bari, diye geçirdi içinden. Yağsın o zaman.
Usulca yağsın ama, ninni gibi hani. Çocukluğundaki gibi.
Annesinin yağmurlu günlerde nasıl uyutmaya çalıştığını hatırladı birden. Yağmur sesi ninni gibidir, dinle bak, derdi annesi. Kız dinlerdi bir süre. Belki on dakika.
Sonra uyanırdı ki, gün sabah.
Kalan, yağmurun mis kokusu ve ıslaklığı.
Evdeyse aldırmazdı kız, ama okula gidecekse oflayarak başlatırdı gününü. 
Yollar derdi, çamur derdi, çizme-bot sevmezdi kız.
Hop! 
Şarkıya döndü o kız şimdi, ayıldı.
Hem artık çizme ve bot seviyordu. Güldü.
Ama yağmurla ilgili fikirleri sabitti.
Şimdilik yağsın, güzel oluyor, diye geçirdi içinden. 
Tek isteği çok da gri bir sabaha uyanmamaktı, hani sabaha değil akşama uyanılan günlerden olmasın istedi yarından.
Görecekti. 
Belki. 

Yağmurun huzurla kesinlikle bir ilgisi var, diye düşündü kız. 
Ama aynı zamanda da melankolik etkisi yadsınamazdı.
Kız hissediyordu hepsini, sırayla, yavaş yavaş.
Altı üstü yağmurdu.
Altı üstü hayat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder