23 Kasım 2013 Cumartesi

Garbın afakı

Bilmiyorum ne olacak, bakabilsem yarına... diyordu ya şarkı, diyor hala. Dönüyor kafamda bilmem kaçıncı kez daha.
... Havada da bir muhteşemlik var bugün, hiç yakıştıramadım nedense. Cumartesiye yakışmadı. Yani cumartesiler diyorum, bu kadar parlak, bu kadar güneşli olmamalı göz alan cinsten. Olmasın işte. Pazartesi öyle olsun mesela, ona yakışabilir öyle haller. Yakışsın. İyi olur herkes için hepimiz için.
Her neyse, böyle muhteşem bir cumartesi günü yine bir istek uyandırdı ben de, istekler.
Düşünmelere gark eyledi bünyeyi, düşünmelere.
Karşımda hayata baktığım pencerem, bu sefer biraz aralık. Hayatı solumak geldi bugün içimden.
Ve dalıp gidiyorum ben soludukça, mavi bir gökyüzü uzanıyor çünkü karşımda. Kaç gündür olmadığı kadar mavi olan bir gökyüzü. 
Güdülenemiyorum, konsantre olamıyorum dünyama. Dış dünya engel oluyor ama en çok da iç dünyam gibi engel olan bana. Hangisini suçlasam şuan kestiremiyorum.
Lakin şu uzanan gökyüzü...
Yansıyan sarılıklar oraya buraya, beraberindeki gölgelikler.
Ve evet, gördüm şimdi. Toparlak beyaz pamuksu bulutlar var bir de.
Engel diyorum, bunların hepsi engel önüme bakmaya.
Önüme bakmıyorum.
Dışarı bakıyorum sadece.
İçime bakıyorum bir de.
Bir saate gidince hepsi, karanlık dolunca dış dünya, bakarım önüme, diyorum.
Ve hep içime. O bir yere gitmiyor, karanlık da olmuyor ona.
Belki biraz gri oluyor zaman zaman.
Ama ebruli hala büyük, kocaman bir kısmı.
En sevdiğim, çok sevdiğim biçimde.
Ufuk ise olanca kuvvetiyle son maviliğini gösteriyor gibi şimdi, arasına pembeler de karıştırıyor, grileri de sokuşturuyor.
Eşlik ediyor alacalı halleriyle içime.
Gülümsetiyor.
İçimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder