28 Kasım 2013 Perşembe

Çekmece

Söylenmesi zor cümleleri düşündü kız gün içerisinde, düşünmese ölürdü çünkü, 
Sıralıyordu teker teker kafasında.
Ne çok söylenmemiş cümlesi vardı kızın, yenilerini çıkarıyordu sürekli. Sonra başkalarının söyleyemediği cümleleri düşündü. Yarım kalanları. Hep yarım kalacakları.
Tamamlansaydı da farketmezdi bazı cümleler, ama tamamlanmalıydı. Tamamlanmadı.
Aslında herkesin söyleyemediği cümleler eşdeğerdi birbirleriyle.
Kimisi 'Özledim.' demeye çekiniyordu.
Kimisi 'Defol'' diyemiyordu. 
Bazıları 'Hayır'lı cümleler kuramıyordu, daha da katlanılmaz kılıyordu aslında çok da katlanılır olmayan hayatlarını.
Bazıları da 'Sevmiyorum', 'Nefret ediyorum' diyemiyordu. Ömürleri boyunca söyleyememişler, söyleyemeyeceklerdi.
Ve belki de en zoru muydu 'Seviyorum' demek? İçerisinde kendini açığa çıkardığın cümleleri dökmek dilden en müşkülü müydü?
Belki.
Ya da en kolayı o mu yoksa? diye afalladı kız. 
Çünkü insanlara duymaktan hoşlanmadıkları şeyleri söylemek hep daha zor gelmişti kıza. Birisine asla 'Senden nefret ediyorum.' diyemezdi, belki gerçekten kimseden nefret etmediği için böyle düşünüyordu. Ama mesela sevmediği bir insana da söyleyemezdi o kız sevmediğini. Nasıl denirdi. Ayıptı. Yazıktı. Yapamazdı.
Rol yapardı onun yerine, çok sevmiyor gibi değil de, seviyormuş gibi de değil hani 'öylesine' davranırdı sevmediklerine. Rahatsızlık duyardı, öyle davranmak istemezdi ama toplum buna zorlardı kızı. İyi çocuğu oynardı kız. Hiç mi hiç istemeden. Böylece daha fazla yadırganmazdı. Zaten yeteri kadar yadırganıyordu. Kafiydi.
Hümanistim hem ben, diye geçinirdi ama aslında öyle değildi. Hümanistse o kadar neden sevmiyor, sevemiyordu bazılarını sadece insan olduklarından ötürü? 
Cevap bulamazdı bazı sorularına kız, yaratılanı sevemiyordu işte yaratandan ötürü.
Üstünü örterdi böyle durumlarda.
Ama, derdi, sevmiyorum işte sadece, kötülük değil ya sevmiyorum.
Hem ne farkeder onun için benim onu sevip sevmemem, diye söylenirdi kafasının içinde.
Aslında kimse kimsenin umrunda değildi ki, gerçekten de birisi kızı sevmiş, ya da kız birilerini sevememiş çok da farketmiyordu. Neticesinde bunlar nacizane duygular, hisler idi. Önemli olan duyguları davranışlara nasıl yansıttığındı.
Dengeli yansıtabilmek gerekliydi, üzmemeliydi karşıdakini, kırmamalıydı.
O yüzdendi tüm o rol-modeller. İyi haller. Orta yollu davranışlar ondandı.
Amatör günah çıkarma ayini gibiydi kızın yaptığı, sanki çok ayıp günahmış gibi düşünceleri.
Düşüncenin ayıbı günahı olmazdı eyleme geçirmedikçe lakin kişisel bir rahatlamaydı, rahatlıyordu kız.
Önce ortaya döküyordu düşünceleri, sonra toplamaya çalışıyordu. Bazen üşeniyor ortada bırakıyor, bazen de çabalıyordu toplayabilmek için. Ya da öylesine, alelacele toplayıp kilitliyordu bir çekmeceye her zaman yaptığı gibi, kilidini de yutuyordu sonra.
En sevdiği yöntem aslında buydu.
Bugünlerde bir fikir daha dolaşıyordu kafasında. 
Deliceydi belki.
Ama...
Çekmeceleri ateşe vermek neden delice olsundu?
Nihayetinde içindekiler onun, çekmeceler onundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder