27 Nisan 2014 Pazar

23

... Zaman bu günlerde aslında nasıl da geçmediğini, geçemediğini anlatmak ister gibiydi ona. Daha dün lise yıllarındaydı işte, okul çıkışı şakalaşıyordu arkadaşlarıyla. İki koluna girip havalandırıyordu arkadaşları, kaçıyorlardı öğle arasında, ara sokaklardan çıkıyorlardı Kordon'a. Kitap fuarında gezmekten ayakları mahvoluyordu işte, test kitapları- kaynaklar arıyorlardı vızır vızır. Börek alıyorlardı köşedeki börekçilerinden, patatesli. Arkadaşı da patlıcanlı. Duraklarda bekliyorlardı işte saatlerce ve gelen otobüs almadan geçiyordu. Dündü daha hepsi, dün gibiydi. Yollar, duraklar, insanlar, kokular...
Öyle geliyordu bu günlerde. Geçmişi daha da yakınlaşıyordu zaman geçtikçe ya da mekanlar diyordu.
Suçlusu mekanlar olabilirdi.
Hatırlatıyorlar, seneler öncesine götürüyorlardı kızın kafasını. Çok öteye.
Çocukluğuna, ergenliğine, lise yıllarına, mezun olduğu üniversitenin o ilk senelerine ve de öğrenciliğin son günlerine...
Bir bakış on sene öncesini hatırlatıyordu mesela. Duvarına fotoğrafını astığı o grubun solisti bakmıştı yüzüne seneler senelerce biraz yamuk bir gülümseme ile. Ve gün gelip o solist karşısında bakınca öyle, gidiyordu çok sene öncesine, engel olamıyordu. Zaman aynı gibi geliyordu, geçmemiş, büyümemiş, çirkinleşmemiş gibi. Saf bir his doluyordu içine çocukluktan kalma. Bir bakış sebep oluyordu tüm bunlara, kendince yakaladığı bir anlık bir bakış.
Zamanını yaşamıyor, gidiyordu öyle zamanlarda hep geriye.
Mütemadiyen böyle yapıyor, daha mutlu hissediyor, sonra da geçiyordu. 
Mutluluğu da, içine doldurduğu saflık hissi de. 
Daimi olan ve de hep daimi kalacak duygular alıyorlardı yerlerini sıra ile. 
O da buyur ediyordu büyüyen bir yorgunluk eşliğinde.
...

Günler ne kadar hatırlatsa da olan biteni, kendini, bazen minnet duyulacak şeyler de sunuyordu önüne.
Mesela bir film, bir güzel insan bakışı, bir güzel şarkı...

-23, geç kalınmışlardan. En baştan başlatanlardan.-
http://www.youtube.com/watch?v=jA9fZJT8Ojs

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder