5 Nisan 2014 Cumartesi

-Döngü-

...
Bir depresyon hırkası ve bir adet de depresyon battaniyesine sahipti epeydir. Bir köşeye fırlatıp atamıyordu bir türlü. Belki de atmak istemiyordu. Sıcaktılar çünkü, yumuşacıktılar. Öylesini severdi. Üstelik renklerini de severdi o ikisinin.
Ve alışmıştı artık. Alıştığı şeylerden kolay vazgeçemezdi.

Yavaş yavaş kaldıracaktı elbette onları lakin vakti vardı henüz. Zamanını bekliyordu.
Hem belki sonra bir daha asla çıkarmazdı onları kaldırdığı o yerlerinden. Belli mi olurdu.
Ama şimdilik depresyon hırkası üstünde, battaniyesi de bütünüyle sarıp sarmalanmış halde üzerindeydi. Her zamanki yerinde oturup, her zamanki fincanına her zamanki içeceklerden koymuştu. Değişmeyen şeyler vardı hayatında senelerdir, değiştiremediği.
Ufak değişikler de vardı ama, evet. Mesela çayları artık 3 şekerli değil şekersiz içiyordu uzunca zamandır. Ve kola da içmiyordu kattiyen. Bitki çaylarını nadiren içiyor genelde kafein tercih ediyordu, her çeşidinden karmalarla gününü bitiriyordu.
Aynı saatlerde aynı şeyleri yapma arzusuna engel olamıyordu bir de. Saatinde kahvaltı, saatinde yemek, saatinde dizi izleme, saatinde çalışma, saatinde okuma, saatinde yazma, saatinde dinleme, saatinde dinlenme alışkanlığı vardı. Üç aşağı beş yukarı zamanlama da aksaklıklar olsa da her gün yapacağı şeyler listesi de kabarıktı. Her gün gece ertesi günü planlar, genellikle planladığına uymazdı tam anlamıyla. Planlamaları sevmezdi. Ama bazı sıraları da asla bozamazdı işte, bozmazdı.

Misal kafasındaki bazı düşünceler de değişmiyordu epeydir.
Yaz geçmiş, sonbahar geçmiş, kış geçmiş, bahar gelmişti ama kafasında dönüp duranlar kendini tekrar ediyordu.
'Düşünmesen bu kadar? Hep aynı şeyler sonuçta değil mi?' demişti bir arkadaşı geçenlerde. Haklıydı. Aynı şeylerdi. Lakin eklemeler yapıyordu her geçen gün. Eklenerek büyütüyordu hayallerini, korkularını, kaygılarını belki de umutlarını.
Biriktiriyordu. Biriktirmeyi seviyordu çünkü.
Tekrardan ibaretti, biliyordu. Hayatlar, düşünceler, içsesler, o seslerin cümlelere dönüşümü... tekrardan ibaretti. Ama zaten evren de öyle değil miydi?
Gün doğuyor gün batıyordu.
Önemli olan ya da can sıkıcı olan tekrarlar olmamalıydı. Tekrarların ayrıntılarında kendimizi, bulmak istediklerimizi bulabilir miyiz'i düşünmek olmalıydı.
Tekrarlarda kaybolmak değil, tekrarla yeniden doğmak mümkün müydü?

Bilemedi.
Bilemezdi.
Bilmek isterdi.
...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder