6 Nisan 2014 Pazar

Yol

Her şeyin bu kadar yolundan çıkmaya başlaması geçen zamanla doğru orantılıydı muhakkak. Ama miladı neydi mesela onu kestiremiyordu.
İlk acısı mıydı? İlk acımasızlığı? İlk gitmişliği miydi yoksa?
İlk üzmüşlüğü de olabilirdi.
Bir uzak şehirde, ya da kendi şehrinde.
Bir bahar günü veyahut yapış yapış bir yaz günü de muhtemeller arasındaydı.
Bir vakitte, bir mevsimde, bir yerde yolundan çıkmaya başlamıştı işte her şey. Sonrası bulanıktı hep. Hem kafası hem de hayatı.
Lakin rolünü hep güzel yapmıştı. -mış gibilere alışıktı, alıştırmıştı bünyesini.
Her şey hiç mi hiç yolunda değilken bile -mış gibi yapmış da farkına varılmamıştı.
Bazen kendisi bile farkına varamazdı aslında ne halde olduğuna. Rollerine alışıyordu çünkü zamanla.
Ama bir durup bir düşününce, esaslı olan her şey dökülüyordu ortaya. Gerçekleri döken bazen okuduğu bir kaç cümle, bir kaç resim, bir kaç şarkı oluyordu. Zamanında nesnelere, çevresindekilere, elinin altındakilere yüklediği anlamlar gün geliyor kendini gösteriyordu.
Bu bir problemdi. Hem de büyük bir problem.
Ayrıntılara anlam yüklemelerle delirmeye başlardı düşünceler, deliriyorlardı işte.
Yaşadığı dünyanın evrenin anlamını sorgulayıp duran bir insanın, dünyasındakilere bu kadar anlam yüklemesi anlamsızdı. Ama anlamsızlıklar oluşturuyordu zaten benliğini. Kendi kendini yadırgamaz,  ama  onu yadırgayan bol olurdu dünyasında. 
Onları da umursamazdı, olur biterdi.
Umursuzluğu,
Bazen umursuzluğu kendini bile korkuturdu. 
Misal nükleer santraller, doğa katliamı, savaşlar, küresel ısınma, kanserojen maddeler, GDO, yolsuzluk, derin devlet vs... Hiç mi hiç ırgalamazdı bazı anlarda. Bazı küçük, nadir anlarda. 
İşte o anlar onun hiçliğiydi. Hiç olduğu anlar. Boşluk ve karanlıktı...

Derken sinir oluyordu birden. Minicik çocukların ölümüne, ölümlerine karşı tepkilere, değişmeyen koca kafalara, din-ırk-mezhep ayrımı yapan düşüncelere sinir oluyordu.
Tüm kötülükler geliyordu aklına, izleyip okuduğu;Ü o kötülükten vücut bulmuş insanlara lanetler gönderiyordu.
Dünya yaşanılır bir yer olmaktan çıkıyordu öyleleri sayesinde. Sinir oluyordu. Öfke doluyor, öfke taşıyordu.
...

Sonra yine dünya diyordu. 3 gün sanki.
Değer mi?
Tüm kafa yormalara, tüm öfkelere, tüm kızgınlıklara, tüm üzmelere- üzülmelere, tüm kırıklıklara...
Tüm beklemelere?
Belki. Değerdi.
İçindeki o minik umudu yolundan çıkarmazdı onu, ya da yoluna koymazdı işte hayatını.

Ve 'Yolda olmaktır' diyorlardı diğerleri tüm olan bitene. 
Her şey, herkes bir değişikti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder