7 Kasım 2014 Cuma

Günlerin sonucu

...
Bir kitaba başlarım sonunu bile bile.
Bir sinema filmine de başlarım sonu apaçık ortada iken.
Sonunun nereye varacağını adım gibi bildiğim dizilere de başlarım.
Ve yine sonu hakkında hiçbir sürprizle karşılaşmayacağım yollara da girerim.
Kararlar alırım sonunu daha önce çok kez yaşamışken.
Engel olamam buna, olmak istemem. Bazı sonunu bildiklerimi yaşaması, hissetmesi, düşünmesi güzeldir çünkü. Onu severim.
O düşüncelerden çıkmış hayalleri, sayfalar dolu yazmaları, an'ları tekrar tekrar yaşamayı.

Ve sonu geldiğinde tüm o şeylerin, bir tuhaf sıkıntı kaplar içimi. 
Sonunu beklerken hissedilen belirsizlik duygusu, sonunda bir kesinliğe dönüşür. Ki kesinlik her açıdan rahatlığın timsali midir?
Çoğu zaman öyledir muhtemelen. Ama ben bilirimki kesinliğin de içinde bir nahoşluk gizlenir. Hemen ortaya çıkmayan, bir süre geçince kendini yavaş yavaş gösteren bir nahoşluk.
Ama yine bilirimki, o nahoşluk geçicidir. Tüm, sona gelerek kesinleşmiş, artık düşünülmeyen, zamana, geçmişe karışan şeyler gibi.

Bir daha anlarım bazı kesinliklerin sonucunda aslında senelerdir değişmediğimi, bu kafayla değişemeyeceğimi. 
Canımı sıksa da bu durum, gülüp geçerim kendime. Yaşamımın bütünü o kesinlikler, kimi belirsizliklerdir işte.
Kesinlikler insanı bir durup sersemletse de, belirsizlikler bir boyu boyu sürer, aklının bir köşesini bir ömür boyu meşgul eder, bilirim.
Bir şeylere sıkıştırdığın anılarda ortaya çıkar, duyduğun, kokladığın, benzettiğin her durumda bir belirsizlik anısının aklına gelmesi cehennem değil de nedir?
Ve evet, keşke'lerden daha kötüsü yoktur bana göre şu ahir ömürde, yapmak istenilip yapılamadan geçmişe karışanlardan. 
Kalan keşkelerimdir en güzel rüyalarım da, kabuslarım da.

Tüm bu kesinlik, belirsizlik, keşkeler çıkmazında da bir güzel doğa kanunu gelir hatırıma bir şairin dizelerinden; 'Sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi şart mı?' şeklinde.
Ki, ben elmayı hiç sevmem. Elma da beni muhtemelen.
Ama durum böyledir, biri birisini sever, o birisi de başka birisini sever lakin sevdiği birisi de kendi sevdiği birisinde kalmıştır. Böyledir en şiddetli hissedilenler, tarifsiz denilenler.
Ademoğlu, onu en çok seveni görmez; en çok sevdiği de ademoğluna aldırmaz o kanun gereğince.
Ve bu, çok da sıkıntı yaratmaz kimi hasta ruhlular için. Çünkü onlar sevgiliden çok sevmeyi sevmiştir. 

Velhasıl kelam ben de bilirim, Tahir'liğin de, Zühre'liğin de ayıp olmadığını.
Bilirim belirsizliğin de keşkelerin de sevdaya dahil olduğunu.
Bilirim mutlu sonların çok çok sayılı gönderildiğini ve sana, bana düşmeyeceğini.
.
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder