5 Kasım 2014 Çarşamba

Günlerin kaybetmişleri


...

''... Unutmanın acısı, ayrılığın acısından farklı. Ayrılık hüzne yakın, unutmak kasvete. Yani birini er geç unutmaya mahkum olduğunu bilmenin kasvetinden bahsediyorum. Birini yavaş yavaş unuttuğunun bilincine vardığın anların sıkıntısından bahsediyorum. O kişinin parça parça silinip alakasız hatıraların arasına karışmasından bahsediyorum. Belkide neden bahsettiğimi bilmiyorum, sadece üzülüyorum, vasıfsız keder.''

Günler sana hiçbir şey getirmiyorsa güzel kitaplar getiriyor, çok güzel adamların kalemlerinden, yüreklerinden çıkmış kitaplar. 
Hiç güleceğinin olmadığı o buhran vakitlerinde içten kahkahalar attırabiliyor sana ve devamında şaşırtıyor. En son ne zaman içten güldüğünü ve en son ne zaman yazılmış satırlara, sayfalar dolusuna, öykülere böylesi içten gülebildiğini sorgulatıyor. Zaman zaman dolduruyor gözlerini, yabancısı olmadığın kasvetli ruh haline döndürüyor. Dengesizliğine yoldaş oluyor.
Kaybeden oğlan çocuklarının, ergenlerin hikayeleri çekiyor seni içine, en derinine. Bir kaç önemli yerden yakalıyor çünkü seni. 
Çocukluğundan ve tüm o kaybetmelerinden.

Ve bir kez daha farkına vardırıyor.
Esas ihtiyaç duyulan; bazen sadece okumak, yazmalarından biraz önce ve az sonra çok ama çok okumak.
Okuyarak soyutlanmak kafanın içindekilerden, bünyeni sarsıp duran sızılardan.
Vasıfsız kederinden okuyarak kurtulmak.
Erken kaybedenlerle o bağı kurarak görünmez içten selamını yollamak.
Tarçınlı çayını, tüm kaybedenlere, okuduğun kaybetmişlere benzettiklerine kaldırmak...

Ve cümlelerin ile aralarına tekrar tekrar katılmak.
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder