6 Şubat 2014 Perşembe

Kuşlar değil kuş

...
Uzun zaman önceydi. Ama çok uzun...
Milat kadar değil ama çocukluk kadar uzun işte. Lakin uzunluğuna bakmadan net hatırlayabiliyordu o günü.
Yeşildi. Kuşun rengi hani, yeşildi.
Ve dişi değildi. O sebepten mütevellit evdeki kız ahalisiyle bir hayli iyi anlaşırdı.
Bir ladesten arda kalandı kendisi aslında. Evin büyükleri zaman zaman ladese tutuşur, sonucunda erkek olan eve bir kafeste bir coşkulu kuşla dönerdi.
Yeşil olurdu hep.
...
Evde kuş sesi güzeldi, hiç ses olmasa bile o kuş hep ses yaratırdı. Belki de bu yüzden sevilirdi herkesçe. 
Günlerden bir gün minik kız uyandı, kardeşi hala uyuyordu. Felaket bir sessizlik vardı odada. Evet yatak odalarında duvarın tavanına yakın kısmında asılıydı kafesi kuşun. Birlikte uyurlardı, varlığını, sesini her daim hissederdi minik kız. 
Ama o gün öylesine sessizdi ki sabah... Korktu. Çok korktu.
Hemen televizyonu açtı, sesini de alabildiğine yükseltti. Kardeşine de unutturdu kuşun varlığını. Ses yoktu çünkü. Ses bitmişti. Gitmişti sanki.
Oyun için dışarı çıktılar ama kafasında hala kafesteki vardı, hiç atamadı. Oynamak bile istemedi, huzursuzdu. Öğleden sonra odaya girdiğinde ses umdu. Ölürcesine umdu tuhaf bir korkuyla karışık. Ama yoktu hala, ses bitmiş olmalıydı gerçekten de.
Kafes çok yüksekteydi bakamıyordu içine, zaten alçakta olsa da bakamazdı. Cesareti yoktu. Minicikti çünkü, henüz minicikti.
İşten gelmesini bekledi annesinin, çok bekledi. Beklerken, üzülürken yoruldu. Delicesine bir uyuma isteği edindi ardından. 
-Üzüntülü olduğu zamanlardaki uyuma hissi demek ki çocukluğuna dayanacaktı.-
Uyudu, çok uyudu. Gün gitmiş akşam gelmişti. Ve annesi de.
Sessizlik kadını da ürkütmüş olmalıydı ki farkına varmıştı durumun hemen, indirmişti kafesi, o esnada uyanmıştı minik kız.
Çocuklara açıklamasını yaptı kendince, en iyi şekilde. Ölümü anlatmıştı. Ağlamıştı biraz. Biraz değil çok.
Çocuk akıllarıyla ağlamıştı çocuklar da. Bir minik kuş ölmemeliydi onlara göre. Hem neden ölsündü ölmesi gereken onca kötü şey varken. Çok saçmaydı.
Ama ölmüştü işte. 
Sonra bahçelerine bir mezar yaptı anneleri, birlikte gömdüler kuşu.
Büyüdüler biraz. Biraz değil çok. 
Her yeni öykü büyütürdü çocukları. 
Biraz ya da çok.
...

Vakit geçince yeterince yeni ladeslere tutuşuldu, yeni kuşlar alındı evlerine,
Yeşil.
Ama artık korkuluydu dünya. ''Ya o da ...?'' barındıran düşünceler sevmeye engel oluyordu, olmuştu.
O günden sonra da hep olacaktı.
...

2 yorum:

  1. kuş denilince nedense özgürlük kelimesi ilkin aklıma gelir..
    yine güzel yazmışsın yüreğine sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. Sevindim ben de yine.:) Umarım kuşlar hep onu getirir aklına, en güzeli çünkü.

    YanıtlaSil