11 Ekim 2014 Cumartesi

Gelen: Vakit.

...
Bir şeyleri yazmanın vakti geliyor zaman zaman. Vakti geçiyor. 
Genelde vakti geçiriyoruz. Hepimiz.
Vakti geldiğinde vuku bulan sersemlik hali, geçerken yok olmuş oluyor. Geçip gittiğinde izi bile kalmıyor.
Sadece bir tuhaf hisse kapılıyoruz. Biliyorum, hepimiz.
O his, zamanında bir şeyler yapmamanın, konuşmamanın, bağırmamanın verdiği o garip his gibi. Gibi mi? Tarifsiz işte, tarifi yok.
İşte o lanet his, insanı yazmaya yönlendiriyor. Bir şey yapmadın, yaz, diyor.
Dinliyor kimi; kimi ona da yapamam diyor. Aldırmıyor o vakte. Yazmanın vaktine.

Ben mesela, biliyorum o vakitleri. Yazmam gereken zamanları. Hep bildim. Çünkü öyle kurtuldum bünyemi saran lanet hislerden. Kelimelerim kurtardı, cümlelerim. Devrik, bozuk, eğreti, anlamsız, karamsar, öylesine, plansız cümlelerim.
Kaldılar hep yarına, sonraya. Hep ben okudum sonraki lanet zamanlarımda. Belki bir kaç kişi daha. Biliyorum.

İşte bir gelmiş vakit daha. Nedeni bu sefer bulantı, çoğu zaman olduğu gibi.
Midem bulanıyor, daha çok da dünya. Midemi bulandırıyorlar.
Bunca düşmanlık, nefret, akan kanlar, dinler, ırklar, kızgınlıklar, çok bilmişlikler, kendini bir bok sananlar, siyasetçiler, tüm silahlar, savaş meraklısı kafalar... ve daha yazmaya tiksindiğim yüzlercesi. Midemi bulandırıyor insanlar. Çoğu. Belki de hepsi. Sadece bir kaçı değil sanki.
Geçmişe, şimdiye, geleceğe kızıyorum. Bir şey umamıyorum hiçbir şeyden, kimseden, kendimden en çok da.
Sorguluyorum saatlerce kendimi, eylemlerimi, düşüncelerimi. Aklıma yatıramıyorum hiçbirini. Öyle olsaydı öyle olmazdı, ya da öyle olmasaydı yine öyle mi olurdu? diye soruyorum. İnanmıyorum kadere. Kendim ettim kendim buldum işte, diyorum.
İnsan yapıp ettikleridir, demiştir birisi muhakkak diye düşünüyorum. Lafı kopyala yapıştır yapmaya ya da tekrar yazıp aramaya üşeniyorum. Çok üşeniyorum.

Korkuyorum bir de. Bünyemin zayıflığından mütevellit. Hep korktuğumu hatırlıyorum. Karanlıktan, öcülerden, böceklerden, uçan haşerelerden, yüksek sesten, ani tepkilerden, çok sakallı erkeklerden, yeni ortamlara girmekten, yeni insanlarla tanışmaktan, uzaklara gitmekten, hep uzaklarda kalmaktan, yalnızlıktan, sevdiklerimi kaybetmekten ve daha nicelerinden. Korkuyorum. Korktum hep.
Ve evet, korktuğum anlarda da alarmım çalıyor. Yazma vakti. O'nu da yazarak geçiriyorum.

Yalnızlığımı bir de. Bazı anlarda öyle yalnız hissediyorum ki. Çok yalnız. Düşünüyorum yalnız kalanları, kalacakları, daha çok yalnız kalacağım vakitleri düşünüyorum. Ve biteceği anları.
Birden aklıma gelmelerini, seni düşünmelerimi bazı bazı.
...
http://www.youtube.com/watch?v=DrL_Gdh5scQ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder