2 Ocak 2015 Cuma

Günlerin ruhu

...
İnsan denilen şu garip yaratığın içini görüyorum artık, ya da biliyorum sanki. Biliyormuşum gibi düşünüyorum. Sahi biliyor muyum?
...
Bildiğimi varsayarak söylemek istiyorum ki, insan denen şu garip varlığın içi kapkaranlık. Uçsuz bucaksız hem de. Evren gibi. Gece gibi. Boşluk gibi. Kör bir kuyu gibi.
Arada aydınlansa da, gün yüzü görse de bir yerlerden birazcık, tamamiyle gün ışığı dolmuyor içi. Karanlık bir köşesi kalıyor en iyisi denilenin bile. 
İnanmıyorum insanların içlerindeki gülistanlara, samimi gibi görünen kasıntılıklarına ve kendilerine olan inançlarına, inanamıyorum.
İnanamadığım için de yarısı güme gidiyor, başaramıyorum.
Başarmanın yarısı olan inanmayı, eksiltiyorum günden güne. Eksiltmesem bile eksiliyor kendiliğinden. Bir bakıyorumki, kalmamışlar elimde, gitmişler.

Ruhumun tüm konuşmalar, söylenmeler, sohbetler, planlar, geleceğe dair umutlar, anılar, hatırlamalar, hatırlanacaklar altında ezildiğini, bayatladığını, çürüdüğünü düşünüyorum. Bir ruh var, evet, inanıyorum ona ama acılı, sıkılmış, sıkışmış, bıkmış bir ruhun bir bedene faydası olacağına inanmıyorum. Aksine, ruhların bu hali bedenleri perişan ediyor, düşüncesine kapılıyorum her perişan hissettiğimde.
...

Bir nesne olsaymışım diyorum, ruhu olmayan. Sadece bir amaca hizmet eden ya da sadece öylece duran bir nesne. İnsanların bakıp hoşlandığı ya da bakıp gereksiz görüp çöpe attığı, kırdığı, yaktığı bir nesne. Bilmeseymişim diyorum varlığımı, kendimi, diğerlerini, birilerini. Nesneliğin şanına yaraşan şekilde var olup, yine o şana yakışan şekillerde yok olsaymışım, istiyorum.

Kendi kendimeymişim gibi hissediyorum senelerdir, senelerce. Ve kendi kendime geçecekmiş gibi tüm zamanım, dünyam tek kişilikmiş sanki, öyle sanıyorum.

Hiç yaşamamış gibi olur muyum sonunda? diye soruyorum bezgin ruhuma.. 
Ve, aslında cevap bile beklemediğimi biliyorum. 

Sadece kelimeler bırakıyorum sonrama.
...
http://www.youtube.com/watch?v=kPHEzsBKvmA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder