1 Ocak 2015 Perşembe

Günlerin en başı

...
Hastalık. 
Bitmek bilmeyen, hem canı hem ruhu sıkan bir süredir. Üstelik bu işi git gide seven ve terketmeyen bir yüzsüz gibi, hastalık.
Dizilerim, filmlerim.
Bitki çaylarım tarçınlı, zencefilli ve bol ballı.
Fanzinlerim, dergilerim; gülümseyerek, ağlayarak okuduğum yazılar, anılar, kesitler, iç dökmeler.
Hüznüm. Hiç bitmeyen, bitmeyecek ve gitmeyecek olan.
Boşvermişliğim.
İsteksizliğim.
Yorgunluğum.
Halsizliğim.
Düşüncelerim, her daim beni boğmaya meyilli.
Zonklayan beynim.
Git gide bulanıklaşan görüş açım.
Beyazlayan saçlarım, birkaç tel daha artan.
Yargılarım.
Önyargılarım.
İyimserliğim, azıcık kalan.
Kötümserliğim, durmadan çoğalan.
Sağanak.
Yağan, durmak bilmeyen, ıslatıp duran garibanları, lanet olası yağan.
Soğuk. Hasta etmekte usta olan, afallatan bölge insanımızı.
İnsanlar. Beyni kabız olanlar. Hala gözüme iğrenç görünenler.
Haberler, bültenler, olan biten tüm tırıvırılar.
İçinde öküz yaşatan tüm adamlar. Aslında adam da sayılmayanlar.
Barbarlar. Barbarlıklarıyla nimetmişcesine övünenler.
...
Bulantılar.
Her sene artan beyin sarsıntıları.
Sona yaklaşmaların verdiği gerginlik. Bünyeye yansıması bir de.

Yeni mi yıl? Giden mi sene?
Farksız işte. 1'ken 1 hala. Acı hala acı. Tatlı da tatlıdır muhakkak.
Aynı gidenle, gelen. 
Ya da benim aynı kalma hevesimden, kelimelerim.
Dökmeye niyetlendiklerim.
.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder