17 Ekim 2014 Cuma

Günlerin ardı

...
Düşüncesi sıkıntılı... Aslında düşünülür çoğu zaman. Kimi zaman öylesine kimi zaman da ciddi ciddi, nasıl olur, diye. Sonra korkar insan, dalga geçer kendiyle, duymazlıktan gelir çoğu zaman da. Ama o düşünce durur hep bir köşede. Durduğuna inanılır kimisince.

Yöntemleri düşünülür bazen de. En acısızı. Bulunmaz. Yaratıcı olmak için zorlanır biraz, kendiyle dalga geçmeye devam eder insan. Ama işte, acılıdır az çok hepsi.
Gerçi, sonunu yazan biri elbette ki acısına takılmaz.

Son sözlerini videoya çeker, internete koyar bazısı. Bazısı da mektuplar bırakır geride kalanlara. Bir de sessiz sedasız çekip gidenleri vardır. Gizemli olanları, hep gizemli kalacakları. 

Bir adamın giderken bile gözleri parlar, güler suratı. Memnundur kendi gidişinden, memnun kalacaktır gibi gelir ona. Sıkıntısı bi sorun olur da gidemezsem, üzerinedir sadece. Bazı okunanlardan da bilinir ki, kimi ağlaya ağlaya kimisi kusa kusa, kimi ağzından tükürükler saça saça gider. Kimileri daha da korkunç şekillerde.

Yine adamın biri, son sigarasını içer. Son kadeh şarabını bir de. En sevdiği şarkıyı dinler de öyle gider. Şanslıdır o adam. Giderken bile. Şansını kendi yaratmıştır işte. Ama bazıları alelaceledir. Kimseler görmeden dolarlar ipleri boyunlarına. Kim bilir, kimisi sadece annesine sarılır belki ya da kardeşini öperek vedasını eder kimi, öyle gider. Veya son kez çıkar dışarı, solur içine havayı serin serin, gökyüzüne bakar uzun uzun, maviliğine ya da kapkaranlığına. Sonra gider...

Gidenlerin çoğu cesurdur. Belki de hepsi. Kolay değildir herhalde öylesi gitmek. Ve o gidenler kendinden emindir, soğukkanlıdır. Ve tabiki bencildir de her insan gibi. Gitmek istemiştir ve gitmiştir.

O gidenler bir de şanslıdırlar çoğu kalanın gözünde. Çünkü serseri bir kurşunla gitmemişlerdir mesela, bir işçi katliamında, bir salgında, sıkışık bir trafikte, kesip biçilerek bir katil tarafından, ters düşündüğü için diğerlerinden, özgürlük için bağırdığından, 'siz yanlışsınız ulan' dediği için, bizzat sistem tarafından mahvolmuş şekilde gitmemiş, hiç edilmemişlerdir. 
'Kader' denmemiştir o gidenlerinkine. 
Bu yüzden bir yerden bakınca imrenir insanlar o gidenlere. İmrenmese de takdir eder, hayran kalırlar cesaretlerine.

Kızar kimisi de. Mızıkçılıklara, kolay pes etmelere, kolaya kaçmalara, bencilliklerine kızarlar o gidenlerin. Onların da haklı sebepleri vardır kendilerince. O gideni çok seviyorlardır, aşıklardır belki, ya da hesapları vardır görülecek. Kızıdır, oğludur, annesidir, kardeşidir, babasıdır, dostudur, arkadaşıdır işte. Hak sahibiymiş gibi görür kendini, o gidenin yaşamı üzerinde. Öyledir, belki de hiç değildir.

Ve o gidenler... Aldırmazlar, sınav bitmeden giderler, yasak olduğunu bile bile. Yasak bilmezler çünkü. Yaşadıkları, gördükleri, geçip giden yılları yasakları yasaklamıştır belli ki. Umursamazlar. 
Gittikleri o yer hiçliğin başladığı yerdir artık. Ya da başka şeylerin. Bilinmezliğin, yokluğun, boşluğun işte. 

Kalanlar ise kalmaya ve düşünmeye devam eder gidenlerin ardından. Kalanlar düşünmeye mahkumdur. Onlar düşünmeyi seçmiştir. Kalmayı bir de. Her şeye rağmen, kalmayı daha kolay bulmuşlardır. Belki. 

Hala hayal kurabilen herkes kalır esasen. Gidenlerin ardından bunca kafa yoran insanlar da kalır.
En sevdiği şarkıyı tekrar tekrar dinleyenler, hiç bitmesin isteyenler kalır.
Şarabını yudum yudum, tadına vararak içen, yutkunurkenki o sesi sevenler kalır.
Sigarasının dumanını serbest kaldıktan sonra dağılışını izlemeyi sevenler kalır...
Hala bir şeyleri seviyor, az da olsa zevk alıyor olanlar kalır. 
Tanımadığı gidenleri düşünerek üzülen, saatlerce kafasını ağrıtan ve o ağrıdan zevk duyanlar. Kalır. 
Kalmalıdır. 
Daha'sını merak edenler...

''...Ölmek için hep yeterince erkendir 
ve daima geç...''


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder